Geleneksel el sanatlarımızın tekstil grubunu ve keçeden başlayarak düz bezayağı ve atkı yüzlü bütün dokumalar ile düğümlü dokumaları oluşturan tülü ve halılar yaklaşık 2000 yıllık tarih derinliği içinde önemli coğrafi ve kültürel yenilenme ve karşılıklı ilişkilerle günümüze ulaşmışlardır (Kayıpmaz 1988:55).
Halı Sanatı'nm tarihi M.Ö.V. ve III. yy.'a dayanır. Bilinen en eski halı, Altay dağı eteklerinde Pazınk isimli V. kurganda Rus Arkeolog Rudenko tarafından bulunan halıdır. Pazınk Halısı olarak bilinen bu halı boyutlan hakkında değişik yaklaşımlar varsada 1.83 x 2 m. ebatlanndaki görüş en yaygın olanıdır. Desimetre karesinde 9600 Gördes düğümü olduğu değişik kaynaklarda bildirilmektedir (Tekçe 1993:16, Öney 1978:125, Aslanapa 1993:11).
Pazınk halısından sonra halı tarihinde önemli bir boşluk göze çarpar.
"Bugün Pazınk halısından sonra numunesi mevcut en eski ve hakiki düğümlü halı örnekleri M.S.III ve VI yy.'a aittir. Pazınk halısı ile arada 800 yıllık bir devreye ait hiç bir bilgi bulunmamaktadır "(özgür 1965:10).
VII. ve IX. yy.'a tarihlendirilen ve İslam sanatında düğümlü halıların başlangıcı olarak kabul edilen ve yine Gördes düğümü ile yapıldığı bilinen halı parçası Kahire İslam Sanatlan Müzesi'ndedir ve Fustat'tan getirildiği bilinmektedir (Yetkin 1991:4).
XII. 3'y/dan sonra halılara ait örneklere sıkça rastlanmaktadır. "Bilgilerimizin silsilesinden pek çok boşluklar olmakla beraber kesin olarak bildiğimiz husus düğüm tekniğinin M.Ö.5. yy. önce Orta Asya'da bilinmekte ve mükemmel şekilde tatbik edilmekte olduğu ve Batı Asya'ya ise XI. yy. Selçuklular vasıtasıyla gelmiş olduğudur" (Özgür 1965:12).
1905 yılında Konya Alaaddin Camiinde ve Beyşehir Eşrefoğlu Camiinde bulunan XIII. yy.'a tarihlendirilen ve halı sanatı tarihinin düzenli başlangıcını oluşturan Selçuklu halılarına ait örnekler günümüze kadar gelebilmiştir (Aslanapa 1987:10-17).
8 Adet Konya Alaaddin Camiinde, 3 adet Beyşehir Eşrefoğlu Camiinde, 7 adet ise eski Kahire'de (Fustat) bulunan ve Selçuklu Halıları adı altında toplanan halılar toplam 18 adettir.
18 Halı o döneme ait ortak özelliklerde birleş iri ersede detaylarda farklılık gösterir. Tamamı Gördes düğümü ile yapılmıştır. Malzeme olarak yün kullanılmıştır. Çözgüler sarımtrak ve kahverengi, atkılar ise kırmızı renkli ve yündür. Bunlar bu halılarda görülen ortak özelliklerdir. Yine bir başka ortak özellik kullanılan geometrik motifler ve geometrik olarak uslüplaştırılan bitkisel motifler, kufi yazılı bordürler olarak göze çarpar. Bu ortak özellikler XIV. yy. değin haklardaki sürekliliği ortaya koymaktadır. Konya Alaaddin Camiinde bulunan halılar 1220 ve 1250 yıllarına tarihlendirilirler. Burada caminin bitiş tarihi ve Selçukluların en parlak dönemi esas alınmaktadır. Beyşehir Eşrefoğlu Camiinin yapılış tarihini 1297 civarı olduğu kabul edilmekte ve orada bulunan halılar da bu yıllara tarihlendirilmektedir. 100'ü aşkın halı parçası ise Fustat'ta bulunmuştur. Bunlardan yayınlananların içinde sadece 7 tanesi Selçuklu Dönemi'ne ait olarak kabul edilmektedir. Düğümleri sık ve ince olanlar XIV. yy. tarihlendirilirler. Muhtemel olarak bu halılar içinde Selçuklu halıları arasında yer alabilecek olanlarıda bulunmaktadır. Zemin örneklerinin çeşitliliği Selçuklu halılarında görülen desen zenginliği, karakteristik motifler yaratıcı güç daha sonraki yüzyıllardaki halılarda çeşitli kompozisyonlarda işlenmiştir. Bu halılarda esas olan sonsuzluk prensibi Türk halı sanatının temel prensibidir. Türk halı sanatının XIII. yy.'da başlayarak günümüze kadar gelen gelişme zincirinin ilk büyük halkasını oluşturan Selçuklu Halıları'dır (Yetkin 1991:16-17).
Ayrıca stilize edilmiş çiçek motiflerine de sıkça yer verilmiştir. En çok kullanılan motifler arasında baklavalar, sekiz köşeli yıldızlar, kenarları düz veya çengelli altıgen ve sekizgenler, koç boynuzu, çakmak adı verilen S şekilleri, dörtgenler ve eli belinde kız motifleridir. Kompozisyonlar sade ve kaydırılmış eksene yerleştirilmiş olduğu hemen göze çarpar. Sıralamalarında sonsuzluk ilkesi hakimdir. Selçuklu halılarının en karakteristik özelliği görkemli ve göz alıcı bordürleridir. Bu bordürlerde görülen iri kufi yazılar sivri üçgenlerle sonuçlanmaktadırlar. Ok başını andırırlar (Kırzıoğlu 1995:54).
XIV. yy. Başlarından itibaren Selçuklu Halılarının yanında ikinci grup halının (hayvan figürlü halılar) ortaya çıkması Türk Halı Sanatı'nda süregelen gelişmenin yeni bir safhasını verir. Hayvan figürlü halılar ilk defa Avrupalı ressamların eserlerindeki halı tasvirlerinde tanınmıştır. Daha sonra bu halıların orjinallerinin bulunması halı tasvirlerinin değerlendirilmesini sağlamıştır. Avrupalı ressamların tablolarındaki halı tasvirleri sayesinde orijinal halıların değerlendirilmesi kolaylaşmıştır. Tablolarda görülen hayvan figürlü halılar XIV. yy. başından XV. yy. sonuna kadar olan bir tarihlendirmeyi mümkün kılar. Bu iki yüzyıllık süre içinde hayvan figürlü halılar gerek oıjinal halılar üzerinde gerekse bunlardan etkilenen Avrupalı ressamların yaptığı eserlerde tasvir edilen halılarda görülen hayvan figürleri ve kompozisyonları ile zengin bir grubun varlığını ortaya koyacak niteliktedir (Yetkin 1991:19).
Bu halıların zeminlerinde küçük kareler içinde bazende altıgenler içinde çeşitli haj^van figürleri yer almaktadır. Kartal, horoz gibi basit figürler ilk kullanılanlardır. Daha sonraları ise tek yada çift başlı kartal figürleri cepheden yada profil olarak görülür. XVI. yy. tablolarında Avrupalı Ressamların tasvir ettikleri bu halılar ilk grup Holbein Halıları adı altında toplanır. Bu devre ait geometrik dolgulu bölümlerinde bulunduğu halılar yine tablolarda anlaşılmaktadır. Bu halılarda rastlanan hayvan figürleri arasında kuşlar, ejder, zümrüt-ü anka sayılabilir" (Aytaç 1982:95-97).
XV. yy.'dan kalan ve bugüne kadar bilinen en eski seccadeler eski Türk Halı Sanatı'mn ayrı bir grubunu teşkil etmektedirler. Bunlardan İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesinde bulunan üç seccade birbirinden farklı üç kompozisyon göstermektedir (Aslanapa 1993:350).
XV. yy.'a ait seccadeler ayrıca Rönesans tablolarında da konu olarak işlenmiştir. Bu seccadeleri resmeden ressamlar Gentile, Bellini, Carpacceo, Lotto'dur. Bu halılar XV. yy.'da başlamış ve XVI. yy.'a kadar devam etmiştir. Bu yüzyıldan sonra sık rastlanmaz. Bu halılarda konturları belirsiz sekizgenler görülür. Baklava motifleri kaydırılarak yerleştirilmiştir. Yada yanyana dizilmiş küçük taneler içinde farklı renklerde sekizgenler sıralanmıştır. Bu halıların bordürlerinde kufi dekorlar göze çarpar.
Lotto halıları olarak anılan grupta ise bitkisel motifler bir arada kullanılmış zengin haçvari usluplaşmış baklavalar, kontursuz sekizgenler, dağılmış şekilller haline gelmiştir. 1500-1800 yılları arasında tablolarda görülen bu halılarda zemin rengi kırmızıdır. Bordürlerde kufi yada bulut motifleri ile klasik Uşak bordürleri görülür. 4 grup halinde incelenen Holbein halıları Uşak bölgesi veya Batı Anadolu'da yapılmıştır (Aslanapa 1993:353-354).
XVI. ve XVII. yy.'da ise Türk Halı Sanatı'mn en parlak devridir. Osmanlı İmparatorluğu'nun Yükseliş Devri ile beraber bu gelişim Halı Sanatı'na da yansır. Bu döneme ait halılar Uşak Halıları adı altında toplanır. Bitkisel motiflerin o döneme ait karakteristiği olan madalyonlar içinde yer aldığı halılar, madalyoıılu Uşak halıları olarak anılırlar. Bu halıların tamamında yün malzeme kullanılmış ve Gördes düğüm tekniği ile dokunmuştur. Madalyonların halılarda kullanılmaya başlanmasının kitap sanatından halılara geçtiği kabul edilmektedir. Halının tam ortasında yer alan iri madalyon, köşelerde ise bordürle kesilmiş çeyrek madalyonlar yer almaktadır. Bu halılar içinde 10 m. uzunlukta olanları vardır. Günümüze ise çok sayıda örneği ulaşmıştır. Madalyonların halılarda yuvarlak, oval veya uzamış olarak sıralandığı, yan eksenlerde sivri madalyonların yer aldığı da görülmektedir. En iyi halılarda zemin rengi koyu mavi, orta eksendeki madalyonlar koyu kırmızı, yan eksendeki madalyonlarda ise açık mavi renk kullanılmıştır. Madalyonlu Uşak Halıları özellikle Kanuni Sultan Süleyman zamanında değer kazanmıştır (Yetkin 1991:90-93).
İkinci grup Uşak Halıları olarak bilinen halılar Yıldızlı Uşak Halıları olarak adlandırılırlar. Bu halılar sayıca daha küçük bir grubu oluştururlar. Sekiz kollu yıldızlarla küçük madalyonlar kaydırılmış eksenler üzerine alternatif sıralanmışlardır. Genellikle orta boy halılardır. 4m.'den uzun olanlarına ise azda olsa rastlanmaktadır. Zeminde daima kırmızı, yıldız ve baklavalarda koyu mavi renk kullanılmıştır (Durul, Aslanapa 1973:107).
Çintemani ve Kaplan Beni adı verilen motiflerin kulanıldığı genellikle beyaz ve açık renk zeminli ve madalyonlu halılardan hayli farklılık gösteren XVI. ve XII. y.y. halıları da Uşak Halıları arasında yer alır (özgür 1965:14).
Kuşlu Uşak Halıları olarak adlandırılan bir başka tip Uşak Halısı ise karşılıklı iki yapraktan oluşmasına rağmen ilk bakışta kuşu andırdığı için bu isimle anılırlar (Durul, Aslanapa 1973:121).
1514 yılında Tebriz'in, 1517 de Kahire'nin Osmanlılar tarafından alınması Türk Halı Sanatı'nda yeni bir teknik ve desen anlayışım sağlamıştır. Bu yeni anlayışın şekillendirdiği halılar Osmanlı Saray Halıları adı ile tanınmaktadır (Yetkin 1991:116).
Bu halılar birbirine bağlantılı bir geçmiş göstermezler. Çıkışları ani olmuştur. Yaprak, çiçek, sümbül, lale, karanfil gibi bitkisel motifler natüralist bir üslupla işlenmiş, iri hançer yapraklar, palmetler desenlerde kullanılmıştır. İran Sanatı'ndan ilham alınarak dokunan halıların desenleri Osmanlı saray nakkaşları tarafından çizilmekteydi. Osmanlı Saray Halılan'nda farklı bir özellik görülür ki bu da Iran Halıları'na özgü madalyon düzeninin Türk Halıları'na özgü üslupla işlenmesidir. Kullanılan teknik Sine (İran) düğümüdür.
Malzeme olarak yumuşak yün kullanılmıştır. Renk olarak çoğunlukla kırmızı, sıcak sarı, koyu mavi ve çimen yeşili gibi renkler kullanılmıştır. Düğümler ince ve sıktır. Metrekarelerinde 200.000 ile 700.000 düğüm bulunmaktadır. Bu halıların örnekleri dünyanın belli başlı müzelerinde sergilenmektedir. Türkiye'de ise ancak dört örnek kalmıştır (Yetkin 1991:116-118).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder